Attilâ İlhan gençliğinde Fransa'da idi.Fransız Türkolog Prof.Carlier ile görüşüyor:
"Prof. Carlier (asıl adını unutmuşum), su içinde altmışında var: Kıvırcık beyaz sakalları, yüzünü kaplamış; Fransız mavisi gözleriyle, burnuna düşmüş bana gözlüklerinin, üzerinden bakıyor. (...) Ben, tam çıkacağım, kolumdan tutuyor. Eğilip, sır söyler gibi, alçak bir sesle: 'Delikanlı, Türkçeye ne yaptınız?' diye soruyor. Dilimin döndüğünce ona, "Dil Devrimi' ni izâha çalışıyorum, Türkçe'nin Arapça ve Acemce'nin istilâsına uğradığını, vs.. vs.. vs..." Meğerse neymiş?..
Beni mütebessim dinlemişti. Susunca, aynı fısıltıya yakın sesle, o söze başladı. Bilmediğim, o zamana kadar işitmediğim şeyler söylüyor: "Ümmet toplumlarında dil -dolayısıyla kültür- dine göre değişirmiş. Onca böyle büyük üç adet ümmet toplumu ve sentezi var; birisi, Batı/Hıristiyan toplumu, ikincisi Doğu/Müslüman toplumu; üçüncüsü, daha doğudaki, semavi olmayan dinler topluluğu! Ümmet toplumunda, başat dil, dinin kendini ifâde ettiği dil: Batı'da bu, Yunanca/Latince olarak görünüyor; Osmanlı'da, Arapça/Farsça olması, son derece normal; zira Müslümanlığın ümmet dili, bu iki dil..."
Dil yaramız çok ama çok derin. Devam edeceğiz. Kaynak Yeniçağ: Dil yâresi öyle bir yâre ki... - Arslan TEKİN Yeniçağ, 22/01/2021 Cuma Attilâ İlhan gençliğinde Fransa'da idi.Fransız Türkolog Prof.Carlier ile görüşüyor: "Prof. Carlier (asıl adını unutmuşum), su içinde altmışında var: Kıvırcık beyaz sakalları, yüzünü kaplamış; Fransız mavisi gözleriyle, burnuna düşmüş bana gözlüklerinin, üzerinden bakıyor. (...) Ben, tam çıkacağım, kolumdan tutuyor. Eğilip, sır söyler gibi, alçak bir sesle: 'Delikanlı, Türkçeye ne yaptınız?' diye soruyor. Dilimin döndüğünce ona, "Dil Devrimi' ni izâha çalışıyorum, Türkçe'nin Arapça ve Acemce'nin istilâsına uğradığını, vs.. vs.. vs..." Meğerse neymiş?..
Beni mütebessim dinlemişti. Susunca, aynı fısıltıya yakın sesle, o söze başladı. Bilmediğim, o zamana kadar işitmediğim şeyler söylüyor: "Ümmet toplumlarında dil -dolayısıyla kültür- dine göre değişirmiş. Onca böyle büyük üç adet ümmet toplumu ve sentezi var; birisi, Batı/Hıristiyan toplumu, ikincisi Doğu/Müslüman toplumu; üçüncüsü, daha doğudaki, semavi olmayan dinler topluluğu! Ümmet toplumunda, başat dil, dinin kendini ifâde ettiği dil: Batı'da bu, Yunanca/Latince olarak görünüyor; Osmanlı'da, Arapça/Farsça olması, son derece normal; zira Müslümanlığın ümmet dili, bu iki dil..."