BENGÜ TAŞ- Bilgi-Fikir
11 Şubat 2021 Perşembe

11 Şubat sabahı, gün doğmadan, sabah namâzı vaktinde, TRT de değerli Türkologlardan alınmış görüşler yayınlanıyordu, Türk dilinin bu seçkin bilginleri bu büyük milletin tarihiyle ilgili çok güzel bilgiler veriyorlardı.

Programın başına yetişememişim, seyrettiğim kısmında Tonyukuk’tan söz ediyorlardı.

Avrupa’da yazının bilinmediği çağda, 1300 yıl önce Türklerin yazıyı bildiği, kullandığı, Bilge Tonyukuk’un değerli görüşleri arasında, Çinlilerdeki gibi Budizm’in benimsenmesine karşı çıktığı anlatılıyordu.

Hepsi iyi, güzel… de ilim insanı, sâdece yeni ulaşılan bilgileri aktarmakla kalmaz; en sağlam, doğru bilgiye ulaştıktan, o bilgiyi özümseyip güzelce sunduktan sonra, DEĞERLENDİRİR, üzerinde FİKİR YÜRÜTÜR, Bilim İnsanlığı da asıl o noktada başlar.

1.Avrupa için zifirî karanlık Ortaçağda (M.395-1453) atın dişleri zihniyeti vardı; Aristo ne demişse, doğruydu, dediklerinin doğru olup olmadığı düşünülmezdi.

Bizim değerli Türkologlarımız da, Türklerin seyyar başkentinin adını, kendileri okuyup anlamak yerine, Avrupalı’ların okuduğu şekli, ötüken diye tekrarlayıp durdular. Amatör bir ilgilenen kişi olarak, bu kelime üzerinde (kelimeye âşinâlığım yarım yüzyıl ötesinden başlar; lisede bir sınıf arkadaşımın soyadı ütügen idi) biraz düşündüm, Kıpçak Türkçesine ki, Kazak lehçesine çok yakındır, dayanarak, kelimenin ÖTKEN olması gerektiğini belirtmiştim (Kırmızılar; 10 Ocak 2021). Aynı yazıda, YIŞ diye tekrarlanagelen kelimenin de YAŞ olarak okunmasının doğru olacağını ifâde etmiştim.

Gerçekten; lise yıllarında edebiyat dersinde okuduğumuz Oğuz Kağan Destanında geçen “mında (buraya) kilgen (gelen) KİK köp, mında (burada) uçgan (uçan) kuş köp irdi (idi)” cümlesindeki KİK kelimesinin KEYİK (GEYİK;Türkçede kelime G ile başlamayacağı için) olması gerektiğini düşünürdüm. Mesleği, MEŞGALESİ bu yazıtlar olan Türkologlarımız, niçin kullandıkları kelimeler üzerinde düşünmezler de, Avruplalı’ların yazdıklarını tekrarlarlar? Ortaçağ Avrupalı’sının kafasındaki Aristo yerine, zihinlerine, çağımızda, Avrupalı’yı koyarlar?
Avrupalı’ların Türk tarihiyle ilgili yanlış okumalarına birkaç misal verelim:

Kut almış – kutlumuş, Börkü Yaruk-berkyaruk, Bereke-berke.
2.Bengü taşlar, tarihimizin derinliğini gösteriyor, uygarlıkta, Avrupa’dan çok daha ileride olduğumuzu isbât ediyor; iyi, güzel, öğünç kaynağı, özgüveni güçlendirici bilgiler, değerlendirmeler.

Ama, asıl bilim insanlığı bu değerlendirmede BAŞLAR GİBİ OLUYOR, sonu gelmiyor. Asıl değerlendirilmesi gereken konu şu değil midir:

*Bengü taşlardaki yazının, günümüz için manâsı, değeri, GEÇERLİĞİ nedir? O taşlardaki yazılar, sâdece Türkoloji öğrencileri tarafından öğrenilip edebiyat derslerinde şöyle bir anılıp geçilmeli midir?
* Latin Harfleri alınacağına, Türkçe söyleyişe en uygun o yazı alınmalı değil miydi? Bir Türkolog bunları niçin düşün(e)mez?

Çok basit: İlköğretim ve ortaöğretim’de Latin harflerinin Türkçeye en uygun harfler olduğu, bu harfleri almamızın çok faydalı olduğu, okuma-yazmanın bu sâyede çok hızlandığı öğretilmişti de ondan.

Totaliter bir yönetimin programladığı öğretim sürecinden geçen kafalar -sahibi ne kadar zeki olursa olsun- serbetçe düşünmeğe -tam olarak- gelememektedir.
Hiçbir Türk Türkbilimcinin (Türkoloğun), “1928 de Mâdem ki Türkçenin 1000 yıl büründüğü giysisini çıkarıyoruz, yeni giysisi Latin yerine Göktürk olsa nasıl olurdu?” dediğini işiten, böyle yazdığını okuyan var mı?
Bu ne menem bilim insanlığıdır?

‘Atın dişleri’ sendromu günümüzde de değişik coğrafyalarda hüküm sürmüyor mu?
Ne dersiniz?

Soruyu geçiştirmek, yanıtsız bırakmak, işin kolay tarafı.
İyi de ‘aydın’ olmak; böyle sorulara yanıt vermekle başlamaz mı?


Yorum yazın: